Yalancı Kral Masalı

Yalancı Kral Masalı

Yalancı Kral Masalı

Bir zamanlar, çok uzak bir ülkede, yalan söylemeyi çok seven bir kral yaşarmış. Bu kral, her gün sarayında toplanan insanlara, başından geçen maceraları anlatırmış. Ama bu maceraların hiçbiri gerçek değilmiş. Kral, kendini cesur, zeki ve yakışıklı olarak tanıtır, ejderhalarla savaştığını, prensesleri kurtardığını, büyülü hazineler bulduğunu söylermiş. Saraydakiler de kralın yalanlarını dinlemekten başka bir şey yapamazlarmış.

Bir gün, kralın ülkesine, yabancı bir gezgin gelmiş. Bu gezgin, dünyanın dört bir yanını dolaşmış, gerçekten çok ilginç şeyler görmüş ve yaşamış biriymiş. Gezgin, saraya girip kralın huzuruna çıkmış. Kral onu merakla karşılamış ve kendini tanıtmış.

“Benim adım Yalancı Kral” demiş. “Sen kim olduğunu ve neden geldiğini söyle.”

Gezgin gülümsemiş ve cevap vermiş.

“Benim adım Gerçek Gezgin. Ben dünyayı gezip gören ve anlatan biriyim. Sana da gördüğüm ve yaşadığım şeyleri anlatmak istedim.”

Kral, gezginin sözlerine inanmamış.

“Sen bana yalan söylüyorsun” demiş. “Senin gördüğün ve yaşadığın şeylerin hiçbiri gerçek değil. Sen benim gibi yalan söylemeyi seven birisin.”

Gezgin şaşırmış.

“Hayır, ben sana yalan söylemiyorum” demiş. “Benim gördüğüm ve yaşadığım şeylerin hepsi gerçek. Senin gibi yalan söylemeyi sevmem.”

Kral gülmüş.

“Öyleyse bana bir örnek ver” demiş. “Senin gördüğün ve yaşadığın en ilginç şey nedir?”

Gezgin düşünmüş ve cevap vermiş.

“Bir keresinde, uçan bir halıya bindim ve gökyüzünde gezdim. Orada bulutların arasında yürüyen devlere rastladım. Onlarla konuştum ve bana bulutların nasıl oluştuğunu anlattılar.”

Kral daha çok gülmüş.

“Bunu duydun mu?” demiş saraydakilere dönerek. “Bu adam bana uçan halılardan, bulutlarda yürüyen devlerden bahsediyor. Bu ne biçim masal böyle? Böyle şeyler olur mu hiç?”

Saraydakiler de krala katılıp gezgine gülmeye başlamışlar.

Gezgin üzülmüş.

“Bana inanmıyor musunuz?” demiş. “Ben size gerçeği anlatıyorum.”

Kral alaycı bir sesle konuşmuş.

“Tamam tamam” demiş. “Senin gerçeğin buymuş. Peki ya benim gerçeğim? Ben sana kendi gerçeğimi anlatayım mı?”

Gezgin meraklanmış.

“Nedir senin gerçeğin?” diye sormuş.

Kral gururla anlatmaya başlamış.

“Benim gerçeğim şudur: Ben dünyanın en büyük kralıyım. Benim ordum milyonlarca askerden oluşur. Benim sarayım altından yapılıdır. Ben her gün yeni bir macera yaşarım. Mesela bugün sabah, uykumda bir ejderha saldırdı bana. Ama ben onu tek hamlede öldürdüm. Sonra kalkıp kahvaltı yaptım. Kahvaltıda, yanımda oturan prenses bana aşkını ilan etti. Ama ben onu reddettim. Çünkü ben daha güzel bir prensesle evlenmek istiyorum. Sonra atıma atlayıp ormana gittim. Orada bir periyle karşılaştım. Bana üç dilek hakkı verdi. Ben de ona teşekkür ettim ve dileklerimi söyledim. Birinci dileğim, dünyanın en zengin adamı olmaktı. İkinci dileğim, dünyanın en akıllı adamı olmaktı. Üçüncü dileğim ise, dünyanın en mutlu adamı olmaktı. Peri dileklerimi yerine getirdi ve bana bir de büyülü bir hazine haritası verdi. Ben de haritayı aldım ve hazinenin peşine düştüm. Yolda bir sürü tehlike atlattım. Ama sonunda hazineye ulaştım. Hazine, bir mağaranın içindeydi. Mağaraya girdim ve gözlerime inanamadım. Önümde, paha biçilmez mücevherler, altınlar, gümüşler, inciler, elmaslar yığılıydı. Ben de hepsini topladım ve sarayıma döndüm. Sarayda beni büyük bir kutlama bekliyordu. Halkım bana sevgi gösterilerinde bulundu. Ben de onlara hazineyi paylaştım ve herkes çok mutlu oldu. Sonra tahtıma oturdum ve seni gördüm. Senin kim olduğunu merak ettim ve seni yanıma çağırdım.”

Kral böylece anlatısını bitirmiş.

“İşte bu benim gerçeğim” demiş gururla.

Gezgin hayretle dinlemiş kralın sözlerini.

“Sen bunların hepsini mi yaşadın?” diye sormuş.

Kral gülümsemiş.

“Evet, hepsini yaşadım” demiş.

Gezgin şüpheyle bakmış krala.

“Peki, bunların kanıtı nerede?” diye sormuş.

Kral şaşırmış.

“Kanıt mı?” demiş. “Bunların kanıtına ne gerek var? Ben söylediysem doğrudur.”

Gezgin başını sallamış.

“Senin söylediklerine inanmam için kanıt göstermen lazım” demiş. “Mesela, uykunda öldürdüğün ejderhanın derisini getirsen, ya da kahvaltıda reddettiğin prensesi gösterirsen, ya da periden aldığın hazine haritasını verirsen, ya da mağaradan çıkardığın hazinenin bir parçasını bana gösterirsen, o zaman belki inanırım.”

Kral sinirlenmiş.

“Bana kanıt mı istiyorsun?” demiş. “Sen kim oluyorsun da bana kanıt istiyorsun? Ben kralım, sen sadece bir gezginsin. Senin söylediklerinin kanıtını nerede gördük? Uçan halının nerede? Bulutlarda yürüyen devlerin nerede? Onların fotoğrafını çektin mi? Ya da video kaydını yaptın mı?”

Gezgin gülümsemiş.

“Benim söylediklerimin kanıtını görmek istersen, sen de benimle gel” demiş. “Seni uçan halının olduğu yere götüreyim. Oradan bulutlara çıkıp devlerle tanıştırırım.”

Kral gülmüş.

“Bunu mu ciddi ciddi söylüyorsun?” demiş. “Sen beni uçan halına bindireceksin mi? Bu nasıl olacak?”

Gezgin ciddi bir sesle konuşmuş.

“Bu çok kolay” demiş. "Sen sadece bana güven 

Bu hikayeyi nasıl buldunuz? Beğendiniz mi? Bana geri bildirimde bulunursanız sevinirim. 😊

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski