Elma Masalı

Elma Masalı

Elma Masalı

Bir zamanlar, çok uzak bir ülkede, bir kral ve kraliçe yaşarmış. Bu kral ve kraliçenin çok güzel bir kızları varmış, adı Elma’mış. Elma, adını doğduğu gün annesinin eline düşen kırmızı bir elmadan almış. Elma büyüdükçe güzelleşmiş, saçları altın gibi parlar, gözleri mavi gökyüzü gibi ışıldarmış. Elma’nın güzelliği herkesin dilinde dolaşırmış, ama Elma çok alçakgönüllü ve nazikmiş. Hiç kimseyi kırmaz, hayvanlara ve bitkilere sevgiyle bakarmış.


Bir gün, Elma’nın babası olan kral, ülkesini ziyarete gelen başka bir kralın oğluyla evlenmesini istemiş. Bu kralın oğlu çok yakışıklı ve zenginmiş, ama çok da kibirli ve bencilmiş. Elma bu evliliği istememiş, ama babasına karşı gelmek de istememiş. Bu yüzden, evlenmeden önce son bir kez bahçeye çıkıp elma ağaçlarının altında oturmak istemiş.


Bahçeye gittiğinde, bir elma ağacının dalında parlak bir elma görmüş. Bu elmayı koparıp yemek istemiş, ama elmayı koparmaya çalıştığı sırada elma konuşmaya başlamış:


Beni yeme, Elma! Ben senin arkadaşınım. Senin için bir dileğim var.

Elma çok şaşırmış, ama merak da etmiş.


Nasıl olur? Sen nasıl konuşabiliyorsun? Ve benim için ne dileğin var?


Ben sihirli bir elmayım. Senin gibi güzel ve iyi bir kız olduğunu duydum. Seni mutlu etmek istiyorum. Eğer beni yemezsen, sana bir dilek hakkı vereceğim.


Gerçekten mi? Peki, ne dilemeliyim?


Sen ne istersen onu dile. Ama iyi düşün, çünkü bu dileğin gerçek olacak.


Elma bir an düşündü. Sonra aklına geldi.


Ben özgür olmak istiyorum. Evlenmek istemediğim biriyle evlenmek zorunda kalmak istemiyorum.


Öyleyse öyle olsun. Seni özgür kılacağım. Ama bunun için bana bir şey vermen gerekiyor.


Ne vermem gerekiyor?


Bana bir öpücük vermen gerekiyor.


Elma bunu duyunca güldü.


Tamam, sana bir öpücük vereceğim. Ama sonra bırak beni gideyim.


Tamam, söz veriyorum.


Elma elmayı dudaklarına götürdü ve nazikçe öptü. O anda büyük bir ışık patlaması oldu ve Elma kendini başka bir yerde buldu. Etrafına baktığında, kendini büyük ve güzel bir bahçede gördü. Bahçenin ortasında ise beyaz bir at üzerinde yakışıklı bir prens duruyordu.


Prens Elma’ya gülümsedi ve elini uzattı.


Merhaba, Elma. Ben Prens Arda. Seni uzun zamandır arıyordum.


Ben… Ben seni tanımıyorum.


Tanımıyorsun, ama tanımak istersin. Sen benim ruh eşimsin, Elma. Sana aşığım.


Ama… Ama nasıl?


Sihirli elmayla geldin buraya. O elma seni bana getirdi. O elma benim ruhumdu.


Senin ruhun muydu?


Evet, ben de senin gibi özgür olmak istiyordum. Ama babam beni başka bir prensesle evlendirmek istiyordu. Ben de kaçtım ve bu bahçeye geldim. Burada bir periyle karşılaştım. Bana bir dilek hakkı verdi, ama karşılığında ruhumu elma olarak ağaca bağladı. Eğer senin gibi güzel ve iyi bir kız gelip beni öperse, ruhum özgür kalacaktı. Ve sen geldin, Elma.


Peki, şimdi ne olacak?


Şimdi seninle birlikte olmak istiyorum. Seni seviyorum, Elma. Benimle evlenir misin?


Elma bunları duyunca çok mutlu oldu. Prens Arda’ya baktı ve onun da kendisini sevdiğini hissetti.


Evet, evlenirim.

Prens Arda sevinçle Elma’yı kucakladı ve öptü. O anda bahçe çiçek açtı ve kuşlar şarkı söyledi. Elma ve Arda birlikte mutlu bir hayat sürdüler.


Ve masal burada biter. Umarım beğenmişsinizdir. 😊

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski